Patlamaya Hazır Dünya!

Dedim ki şu bayram geçsin öyle bir parlayayım ortalığa ama nerde izin yok bana devam yola!

Rahibin biri çıkmış ortalığa Kuran-ı Kerim'i yakacakmış, neymiş 11 Eylül saldırılarını böyle protesto edecekmiş, neymiş İslamiyete inananlar dünyaya sahip çıkmaya çalışıyormuşuz...

Be gereksiz, lüzumsuz herif önce sen bir bak yaşadığın ülkeye, nasıl saldırdı diğer ülkelere, nasıl garip ve içler acıtan hüklümdarlıklar sürmeye çalışıyor dünya üzerinde sonra gel konuşalım! Japonya'ya atılan atom bombasından bahsedelim, nasıl hala Irak topraklarında hüküm sürdüğünüze, petrol için yapamıyacağınız şey olmadığına, ülkenizde işlenen seri cinayetlere, insan katliamlarına, hala idam denen cezanın ülkenizde nasıl varolduğuna bir bak dediğim gibi sonra gel İslamı, İslama inananları aklının yettiğince konuşalım. Hatta tüm bunları bırak o yakmaya kalktığın kitabı aç bir oku, belki biraz insanlık öğrenir, gerçek, vasıflı bir din adamı olmaya karar verirsin!

İslamiyet altına gizlenip onu bunu kesen adamlara da karşıyım tabi ki, zaten İslamiyet öyle bir din değil herkes kafasına göre yorumladığından Kuran-ı Kerim'i bizimde içimizden gereksiz adamlar çıkıyor malesef ama biz aslında tüm dünyayı huzura, dostluğa, ılımlılığa çağıran bir dinin ortak paydasındayız.

Dinlerin üzerinden prim yapmaya çalışan, aklı sıra diğer dinleri kötüleyerek kendi dinini ön plana çıkarmaya çalışan siyasetçilerden de, insanlardan da nefret ediyorum. Sen bir din adamı olarak insanları ortak payda da bir araya getirmen gerekirken nasıl olurda böyle bir durumun ortaya çıkmasına baş rol aynarsın, sana din adamı diyelerinde ben taaaa....

Bence siyasete, savaşlara, insanların arasına en sokulmaması gereken şeydir Din. Ne gereksizbir durumdur insanları inandıkları dine, mensup oldukları meshebe göre sınıflandırmak!

Teknoloji çağındayız, dünya gelişiyor, birleşiyor, sevişiyor hatta!!!

O bizi yönettiğini düşünen, anamızı alıp gitmemizi isteyen, şehitlere ağza alınmayan laflar eden adamada söyleyin Ilımlı İslam diye bir şey yoktur. İslam zaten ılımlı, olumlu bir dindir. Alet etmeyin inançlarımızı kendi çıkarlarınıza yeter kardeşim prim yapmayın inançlarımız üzerinden, inançlarınız üzerinden, herkesin inandığı kendinedir. Bulun çıkarın size kötülük yapanları ortaya onlarla hesaplaşın her nerde hesaplaşacaksanız...!

Hakkari'de bayramın birinci günü, göya meshep farklarından ortaya çıkmış bir terörist saldırının ortasında 21 - 22 yaşında gençler ellerinde tüfeklerle dağda geziyor, çatışıyor canı pahasına Bayrağını korumak için, Allah bizi sizlerden yalanınızdan, nefretinizden, gözü açlığınızdan korusun! Her nerde içinden yaşadığımız dünya, toprak ve bizim için kötülük düşünen varsa alsın yanına terbiye etsin inşallah!!!

İyi bayramlar, tabi hala sadece şeker yemekle geçirebilecekseniz bayramınızı!!!

Kadın Olmanın Dayanılmaz Ağırlığına Örnekleme!

Amma zor iş şu kadın olma işi!

Meslek gibi görmeye başladım kadın olma halini, üstüme giydiğim farklı kadın kimliklerim var. İş yerimde başka bir Seda, arkadaşları ile başka bir Seda, sokakta başka bir Seda oluyorum!

Öyle gerekmekte çünkü, her yerde aynı samimiyeti, aynı güler yüzlülüğü gösterme şansınız yok, aslında bu her iki cinsiyet içinde aynı şey ama kadınsanız daha dikkatli, daha özenli olmanız gerekiyor.

İş yerinde kişisel tacizleri yok etmek adına sürekli ağırbaşlı olmak lazım mesela yoksa müdürünüz, yöneticiniz biraz çiğ süt emmişse vay halinize, seyret ondan sonra gelen kaşlı - gözlü, sözlü - sazlı teklifleri.

Allahtan erkek fatma halim benim bu gibi olaylardan ben uğraşmadan kurtarıyor da bu kısımda çok kasmak durumunda kalmıyorum kendimi.

Ancak çok yakın arkadaşlarımın yanında gerçekten Seda olabiliyorum. İstediğim kadar gülüyor her konuda çata çat tartışıyor, sohbet ediyor kendim gibi davranıyorum.

Mesela fikirlerimi beyan ettiğim bir kaç aile toplantısında annemin kaşını gözünü nereye koyacağını bilemediği hallerini bildiğimden artık bu gibi ortamlarda olmamak için uğraşıyorum, olursam da edebimle (ama hala bilmiyorum benim en edepli halim hangi halim o ayrı) dinliyorum sadece, kadın kısmısı çok konuşmaz ne de olsa dimi ama!?!?

Birde kadın olmanın fiziksel zorlukları vardır bilirsiniz hepiniz, kişisel bakım denen şeyin içinde bazılarımız kaybeder kendini hatta, manikürü, pedikürü, dip boyası, ojesi, cilası, makyajı derken ömrümüzün ne kadarı gidiyor yuvarlak aynalar karşısında bilmiyorum hesaplamaksa hiç istemiyorum.

Makyaj malzemelerine verdiğim para ile neler alabilirdim acaba kendime, offf bı kısım beni darlandırdı bak işte

Ve bir başka konu ise gittiğin semte, ortama, kişilere göre giyinmen gerektiği konusu, küçümsemeyin sakın bu konuyu öyle her yerde minnacık eteğin, yüzücü sırt bluzun ile gezemezsin, hele İstanbul'da yazılmamış, çizilmemiş ama herkesin bildiği kuralları var bu işin, Beyoğlu Asmalı Mescit' e mi vuruyor ayakların, orda elbisen, bluzun bir parıldamalı, bir yerinden dekolten göz kırpmalı gece karanlığına ya da Fatih falan tarafınıma mı gidiyorsun herşeyin en bolunu geçirmelisin üstüne ve en kapalısını tenin ne kadar gözükürse o kadar göz hapsinde kalmaya mahkumsundur çünkü, daha bir sürü örnek sıralayabilirim size, ister misiniz duymayı onu bilmiyorum işte.

Kadın olmak ah şu kadın olmak her yerde biraz zor, her ortamda biraz zor ama bir o kadar güzel, her şeye rağmen iyi ki kadınım.

ne oldu AŞK halimize!

Bir gün bir yazıma bizim zamanımızda diye başlayacağım hiç aklıma gelmezdi. İşte o gün bugünmüş istedim ki bir süre son dönemde içinde olmayı beceremediğim, hangi dalı tutsam elimde kaldığı AŞK olaylarına bulaşmayayım ama olmuyor işte. Bünye Aşka bağımlı olunca yapacak bir şey kalmıyor.

Son 5 yılımı 2 birbirine çok benzeyen adamla birbirine hiç benzemeyen ilişkilerin içinde evire çevire kullandım. Kullandım da ne oldu, bir madalya mı aldım YOK, bir aferin diyen mi oldu YOK, yılın kadını falan seçilmeyi bırak aday bile olamadım. Yaşadığım, hayatın kulislerinde, deli olduğumu düşündü en yakınım dediklerim, hatta arkamdan konuşup, önümde üzülüyor numaralarına yattılar.

Son 5 yılda o kadar çok düştüm, o kadar çok yaraladım ki kendimi ama her seferinde kalktım ayağa, yaralarıma pansuman yapacak bir el sahibi olacak yaşı geçtiğimden yine kendim pansuman ettim yaralarımı, edebildiğim kadar.

“Acıyor!!!” diyerek annemin kucağına atlamak istesem de, annemin bakışlarını devirip “ben sana demiştim” tavrına bürünmesine seyirci olmak istemediğimden, sustum kaldım!

İşte konuyu tam burada, bizim zamanımıza bağlamam lazım sanırım. Ben gerçekten flört ederek öğrendim erkekleri, öyle kulaktan dolma, onun bunun yaşadıklarını dinleyerek değil. Birilerini gözyaşlarını tecrübelerimle sabitlediklerimle avuttum. Gelin görün ki o tecrübeler zamanı gelince aşık olan Seda’ya pek işlemiyor!

İlk erkek arkadaşımı 15 yaşında taktım koluma, kendisi 19 yaşında bir üniversite öğrencisi idi, çok havalıydım okulda kendimden büyük bir üniversite öğrencisi ile beraber olduğum için, onunla öğrendim öpüşmeyi, elele tutuşmayı, ilk aşk 3 yıl sürdü. 3 yıl boyunca ağladım, güldüm bazen bağırdım, kavga ettim ama bunların her birini sevdiğim adam ile paylaştım. Birbirimizi kırsak bile, avutanda biz olduk, paylaşmak öyle bir şeydi çünkü hatta benim için hala öyle bir şey.

Ayrıldığımızda birbirimizin yüzüne bakmayacak, görmezden gelecek durumlarda kalmadık ve bundan sonra ki şu son 2 ilişkim hariç ilişkilerimde de hep böyle oldu durum, kimse kimsenin yüzüne bakmak istemeyecek durumlarda kalmadı.

O zaman böyleydi her şey, ya şimdi ne oldu, insanların nerelerine kaçtı Aşka olan tutkuları. Kararsızlıklar, biraz takılalım sonra bakalımlar, birden fazla insanla aynı anda oynaşmalar kaynaşmalar nerden çıktı.

Kabul ediyorum ihanet denen şey dünyanın varoluşundan itibaren kadın ile erkeğin arasında duran kusurlardan biriydi ama hiç bir şey bu kadar ayan beyan ortada değildi ya da ortadaydı da o zaman ben başka bir gezegende yaşıyordum. Erkeklerin bir kadın onlara yaklaştıklarında kafalarının üzerinde uçuşan düşünce bulutlarında bir ikiz yatak sevdası var şimdi, kadınların ise adamın cüzdanını, arabasının markasını, evinin nerde olduğunu merak eder halleri var.

Aşka yakın olmak bir yerde, herkes maddenin ve o maddenin onun nasıl tatmin edeceği düşüncelerinde, kimse kimseye bağlanacak kadar güvenmiyor ne karşısındakine ne de kendine, herkes kusurlarını nasıl örtbas edecek hangi makyaj malzemesinin altına sıkıştıracak ruhsal sıkıntılarını onun hesaplarında. Yeni jenerasyon deyimi ile ıssız adamlar ve ıssız kadınlar dolanıyor sokaklarda. Herkes birbirinden korkuyor, herkes birbirini nasıl ………… düşünüyor (varın siz doldurun boşluğu) ve işte tam bu sırada Aşka yazık oluyor!

Mest Oluyorum!

- Aniden gelen güzel haberlere
- Sabah ilk kahveye
- Kedilere
- O'nu her gördüğümde
- Pınar Korkmaz okumaya
- Fotoğraf çekmeye
- Yazılarımın okunduğunu her gördüğümde
- Şengül ile dalaşmaya ve dostluğuna
- Fenerbahçe'ye
- Cumartesi gününe
- Tavla oynamaya
- Vedric ile gün için sohbetlerine
- Giderek küçük adımlarla da olsa hayallerime yaklaşmaya
- Kendi yaptığım cheescake'i yemeye
- Starbuck'ta buzlu ya da sıcak mocha'ya
- Rakı içmeye
- Aklıma gelen ani tasarım fikirlerine
- Odamda oturup film seyretmeye
- Biriz Abla'ya tarot baktırmaya
- "Bugün ne güzel olmuşsun" cümlesine
- Taze ekmek kokusuna
- Mervenaz'ın mutlu olduğunda ki gülümsemesine
- İşe geç kaldığımda henüz müdürümün gelmemiş olmasına
- Cesaretime
- Kendi takılarımı takmaya
- Nar çiçeği ojelere



ve sanırım liste biraz daha uzayabilir.