İçimize Kaçtı!

İç sesim içime kaçtı resmen, uzun zamandır çıkmıyor sesi soluğu, korktu sanırım çevremde olanlardan, benim yaşadıklarımdan, dünya halinden, her kafadan ayrı ayrı çıkan seslerden. Çokta uzun zaman olmadı içgüdülerimi, iç sesimi kaybetmeye başlayalı, birkaç sene öncesine kadar kendini dinleyen, kendine güvenen, gözünü karartabilen, içinden geldiği gibi davranabilen bir varlıktım ben. Hala bir yanım arada gözünü karartabilse de, içinden geleni içinden geldiği gibi ortaya koyabilse de çok zaman kendimi çevreme, yaşadığım şehre, bulunduğum ortamlara ayak uydurmaya çalışırken buluyorum.

Ve bakıyorum şimdi biz yetişkiniz diye geçinenlere, hepimizin çok uzağına düştü çocukluk hayalleri, kendimizi dilediğimizce ifade edebilmek bir yana bir sürü farklı maske ile yaşıyoruz, ortamına göre ayak uyduruyor kendimizi olduğumuzun dışında sergiliyoruz çevremize. Yaşam birçoğumuzu eteğinden çekiştire çekiştire getiriyor buraya, sanki kulağımıza eğilip böyle yaşamazsan kabul göremezsin diyor biri.

Salıncakta sallanıyor halbuki hala içimizde ki çocuk, çılgınlıklar yapmak, kahkahalarla gülmek, eğlenmek, sevişmek hatta ara sıra delirmek istiyor fakat biz ona “uslu dur” diye uyarıyoruz her seferinde ve sonra oturuyoruz oturmakta olduğumuz yere. Hayat işte bu sırada kaçıp gidiyor avuçlarımızın arasından, istediklerini yapamamış hatta isteklerinin yanından geçememiş bireyler olarak toplumun her dediğine evet demiş oluyoruz sadece.

İşimizi, eşimizi, sevgilimizi, bulunacağımız ortamları, akşam iki duble içilecek mekanları bile bizim için başkaları seçiyor çoğu zaman, biz sadece ayak uyduruyoruz önümüze konana, bizden istenileni yapıyor, bize buyrulanı yaşıyoruz, sadece kendimizi değil içimizde ki çocuğu da böylece harcıyoruz.

Bir koşuşturmadır gidiyor, her sabah yeni bir yapılacaklar listemiz oluyor, her sabah zorla kalkılsa da yataktan kalkılıyor sevilmeyen işlerin iş başları yapılıyor, akşam zorunluluktan arkadaşlar ile görüşülüyor, zorunluluktan insan topluluklarının arasına katılıyor, sahte gülümsüyor, sahte davranıyor, maskelerimizin birini takıyor, birini çıkarıyoruz.

Mutlu muyuz peki tüm bunların sonucunda? Çocukları okula yetiştirirken, herkes yapıyor diye plates yaparken, herkesin okuduğu kitapları okuyup, herkesin tatil yaptığı yerlerde tatil yaparken, her gün bilgisayarın başında tabakhaneye yetişiyormuş gibi iş yetiştirmeye çalışırken, zorla suşi yemeye çalışırken mutlu muyuz? Bence mutlu falan değiliz, asık suratlı, çatık kaşlı, haz almaktan uzak, tutuk insanlar haline geldik sadece, toplum bize dediğini yaptırttı ama biz kendimize içten bir kahkahayı bile çok görür olduk. Tüm bunların sonucunda içimizde ki çocuk hala bakıyor masumca bir salıncakta sallanma hevesiyle, bence geç değil hem onu hem kendimizi mutlu etmek için, 1 2 3 diyince patlatın bir kahkaha ve başlasın filminiz sizin istediğiniz yerden.

Sda