Uyanın!

“Uyanın!

Kimsenin gözleri dağlı sizin için çöllere düşeceği yok, Rapunzelin saçları şatodan sallandIramayacağı kadar kısa kesildi, hele dağları delecek kudrette değil hiç kimse, öpünce uyanılacak uykular uyumuyoruz artık hatta o kadar huzurlu uykular çok geçmişte kaldı…

Kimse kimse için son durak değil artık, herkes “daha iyisi var mıdır?” telaşında. Beklemeye, görmeye, hissetmeye, paylaşmaya zamanımız yok… Az hep daha az!

Bizim garip ön yargılarımız var. Ancak damlalıkla verilecek kadar duygularımız var, sevdasız, manasız fingirdeşmelerimiz var, bir gecede yaşanılacak ve tüketilecek kadar ancak aşklarımız.

Hatta aşk meşk yok!

Ertesi güne kalmasın diye yapılan her şey, zaten hapını bile buldular!

Bizim mucizelerimiz bile kendimiz kadar işte, vazgeçtiklerimiz kadar, hissettiğimiz kadar, yok ettiğimiz kadar, mucizeleriniz sizden fazlası olamaz unutmayın…!

Geciktirin elinizde ki her şeyi. Oynayın sahnelerinizde karşınızdaki ne kadarsa sizde onun kadar kalın, cümleleri yutun. Sevdalı cümleleriniz kadehlerinizi devirdiğinizde gırtlağınızdan aşağı insin anca, aman duymasın karşınızda ki, aman frende olsun ayağınız, sevda dediğin için yürekli olmak gerekir…

Uzatmayın, uzamasın mutluluklarınız, huzurunuz, aşkınız, biriktirmiyen aşklarınızı bir kalemle karalanacak kadar bile fast food yaşayın, bence siz uyanmayın, uyuyun derin uykularınızda!”


Çok kısa süre önce bir sinir harbi ile yazdığım bu yazıyı bugün olsa yine yazardım, öyle bir yerdeyiz ki, öyle bir neslin tüketilmişliğini yaşıyoruz ki, elimize geçen herşeyi bu bir insan bile olsa bir nefeste bitiriveriyoruz..

Oysa kaçımızın aklından kocaman Aşklar yaşamak geçiyor ama halimiz yok, vaktimiz yok, zamanımız yok, yok anam yok bizim hiç bir şeyimiz yok…

Siz uyumayın, uyanın ve yanınızda ki adama/kadına bakın ve onu neden sevdiğinizi hatırlayın ya da yanınızda biri yok ise nasıl güzel aşklar yaşadığınızı hatırlayın, hatırlayın ki yeni bir aşkı çağırın, kişileri değil hissettiklerinizi düşünün ve bırakın aşk sizi büyütsün, bırakın güç versin..

Çünkü hayat yanınızda sizi bakışları ile bile sevebilen biri olduğunda çok daha yaşanılası oluyor!

Sda

Domino Taşları

Gitmicem diyenlerin hepsi gitti, baraber aşıcaz diyenlerin hepsi ilk zorlukta arkalarına bakmayı bile unuttular kaçarken, ben oyun oynamam diyenleri hepsi en oyuncularmış mesela, kafalarının içinde aşktan değil oynaştan yanaymış birçok şeyleri ve bu durumda nasıl yaşanır Aşk bilmiyorum…

Siz yaşamı paylaşmayı isterken, paylaşamıcak kadar, anlamıcak kadar yüreksiz olanlar var. Onlar ki lafa geldi mi mangalda kül bırakmazlar, yanınızdaki birkaç günlük varlıklarını; en çok sağlam cümleler kurarak, sizi olmayan aşklarına ikna etmeye çalışarak harcarlar ve sizin inancınızı kazandıklarını anladıkları anda tüyerler, o iki kişilik zannettiğiniz sahneden. Bu bilinçaltı ya da bilincin tam üstüne denk gelen sebeplerden olabilir, kimileri sizinle korkularını yenmeye çalışmak için almıştır sizi hayatına, kimi kendine kaçan çiviyi çıkarmak için, kimi ki en acısı bu gidenin acısını senden ve diğerlerinden çıkarmak niyetine bürünmüştür. Sebep her ne olursa olsun geride kalan sizsinizdir.

Zaten korkarken aşktan, zaten kendi kendine savaş verirken içinde, kapıyı en büyük gülümseme ile tıklayan erkek/kadına şüphe ile yaklaşmak için elinden geleni yaparken onun ikna edici bakışları, delici gülümsemesi, inanılması güç aşk cümleleri, içinizi eriten dokunuşları ile kendi hayal dünyanızı tekrar inşa etmeye başlamışken, birden o hayal dünyası tam tepenize çöker ve siz o enkazın altında, dışardan gelen hiç bir ses olmadan, kimse elini uzatmadan uzunca bir süre beklersiniz, acı önce kalbinize, ordan beyninize, ordan tüm vücudunuza dağılır ve sonunda o enkazın altından ya hayata tekrar tutanacağım diyen ve ikinci hayatını kabul eden biri çıkar ya da aynı size yapıldığı gibi enkaz altında bırakılacak birilerini arayan ve çokda güzel bulan biri.

Yaralandıkça yaralamayı öğrenir insanoğlu, canı acıdıkça can acıtmayı öğrenir. Bazılarımızın dediğine göre gözü açılır insanoğlunun ancak ben buna hiç katılmam. Bence bu hale gelen insanın gönül gözü kapanmıştır. Aşkı oyun sayar malesef ve oyunu kurallarına göre oynamaya başlar kendince ve işte tam burda bozulur aşkın masumluğu.

İşte hal böyle olunca domino taşları gibi diziliyoruz aşkın önünde, biri diğerini deviriyor, bir diğeri diğerini, ayakta kalma şansımız çok az, ayağa kalkma şansımız ise gerçekten elini uzatmayı bilecek biri ile mümkün aslında.

Karşınıza cümleleri kadar yüreğide büyük insanların çıkmasını diliyor burda yazar işte hatta kendi için bile aynı dileği tekrarlıyor her gece.

Sda

Sadece Aşk!

Kaburgalarımın arasından aşk acısı sızarken yazıyorum bunları…

Bir gülümseme değiştirebilir hayatınızı, bir bakış, bir cümle. Aşk sorgulamaz, beklemez, dinlemez gelirken!

Aşk öyle tuhaf, öyle garip bir duygudur ki, hiç yapmam dediklerinizi yaptırıverirken, asla vazgeçmem dediklerinizden vazgeçirebilir insanı. Bazı aşk bünyeye sinsice sızar nerden gelmiş, nasıl olmuş anlamazsınız, bir bakarsınız bir okyanusta hiç korkmadan yüzüyorsunuz ya da bir bakış yeter hayatınızın alt üst olmasına birden geliverir kapınıza aşk sanki yüzyıllardır ordaymış hissini de yanında getiriverir.

Aşk, bazen sahip olacağınız en büyük güçken, bazen güçsüzlüğünüzün tek sebebi olabilir. Sizi alıp olmadık yerlere sürükleyebilir ama olduğunuz yere mıhlama ihtimali de muhtemeldir. En sakinimiz bir aslana dönüşürken elinde, en aslanımız süt dökmüş kedi oluverir. Nasıldır, nedendir, olmalı mıdır, olmamalı mıdır derken hepimizi bir kere yatağa düşürmüşlüğü vardır bu duygunun, gözyaşlarımızın suladığı kalplerimiz, gülümsememizin ısıttığı topraklar olmuştur sayesinde.

Masallara, şiirlere, efsanelere, şarkılara baktığımızda hep aşk yüklüdür, mükafattır bazen, bazen verilebilecek en büyük cezadır. Öyle ki insanoğlu uğruna gözünü karartıp cinayetler işlemiş, bir ülkenin geleceğini başka ellere teslim etmiş, çöllere düşmüş, dağlar delmiştir hatta… Karşılıklıdır bazen, karşılıksız kaldığıda olmuştur.

Bazen sende devam eden karşındakinde tükenip gider işte o zaman aşk olduğu toprağı yağmalamaya başlar… Nereye gitsen, yarana hangi tuzu bassan dindirmez acıyı, zaman üfleyemez yanık yaraya, aşk acısı aşkın en beter halidir… Gidenin arkasından yakılan ağıtlara ne dağ dayanır bazen ne başka bir insan ama aşk her gelişinde sanki ilk kez geliyormuş hissini hiç üşenmeden içine bir yere sokuverir…

Tövbelerin en büyüğü hep onun adınadır, en çok tükürdüğünü yalattırandır, duada ondandır bedduada, bazen kahrettirendir, bazen şükrettirendir…

Aşk diyorum! Aşk, insanoğlunun yüzyıllardır gerçekliğini defalarca sorguladığı tek duygudur.

Ve son olarak diliyorum ki kalbiniz istediğiniz ve hak ettiğiniz aşklar için çarpsın hep…

Sda