cuma dökülmesi!

Müşterek bir hayali paylaşamadığımız için ne kadar kızabilirim ona?

Müşterek midir hayat peki gerçekten?

Herkes birbirini pembe yalanlar ile kandırırken ve sonra o pembe yalanların rengi mora çalarken ben artık güvenemiyorum insanoğluna.

Ben senin için dağları delerim diyen Ferhatlardan yok artık ya da sırf sevdiğinin öldüğünü düşündüğünden hiç çekinmeden kendini zehirleyen Julietlerden de kalmadı elimizde…

Herkes önce kendi totosunu kurtarma derdinde, aşkta bile bencil, düşüncesiz, umursamazız artık!

Kendi hayat oyunlarımızın içine birini alamayacak, başka birinin sorumluluğunu kabullenemeyecek kadar kendi hayatlarımızın içinde boğulmuş durumdayız. Önce ben, önce benim isteklerim demekten fazlasını yapamıyoruz artık.

Geçtim bir sevgiliye sahip çıkabilmeyi ki zaten bu herkesin harcı değildir. Biz arkadaşlarımıza bile sahip çıkamayacak, yeterince onların yanında olmayı beceremeyecek kadar benciliz, “önce bennnnnnnn” diye bağırıyor içimizdeki insan evladı.

Ve biz hayatımıza sahip çıkmaya çalışırken ve aslında hayatımızdakilere sahip çıkmakken ilk önemli olan hani çünkü paylaşmadan olmayacağından, paylaşmayı beceremeyişimizden tökezleyeceğimizden hep kaçırıyoruz aslında hayatı bir yerinden.

Boğulacağız kendi denizlerimizin içinde tek başımıza ve merak ediyorum musalla taşına uzanmış bedenimizin arkasından kaç kişi gerçekten HELAL edecek hakkını, kaç kişi başkalarının gözyaşlarını taklit etmekten kaçıp gerçekten ağlayacak giden bedenimizin arkasından!

İşte o günleri aslında hiç göremediğimizden, aklımıza geldiğinde kovuşturduğumuzdan kocaman egolarımızın kocaman sularında yüzmekteyiz bir başımıza.

Ve sular çekilecek bir gün inanın bana, kalacağız çıplak bedenlerimizle tam ortada!

Sevda.mız

kaçımızın kalbine düşmüştü aynı kor
kaçımız tutuşmuştuk birbirimize belli etmeden
aynı kavruk sıcaklığın içinde
farklı cümlelere binerek uçuruma sürüklendiğimiz duygu belkide birbirinin suretiydi sadece
biz farklı derken
bir köşede aynı trajedi
farklı yüzlerde, farklı tenlerde, farklı gözyaşlarıyla
tekrar tekrar hayat buluyordu
bizim duymadığımız çığlıklar eşliğinde...
kimse isteyerek dillendirmedi aşkını belkide
bildiği kuyularda boğarken kendini
herkesin sesi farklı çıktı ama
hep gideneydi yankıları
"beni bırakma"
"beni terketme"
"bize bunu yapma"
hangisiydi dilimizden dökülen son cümle
kimi gidendi
kimi kalan
bazen gidendik
bazen kalan
küfür kafir sofralar kurduk kendimize
aşka boyandık aşktan kurtulmak isterken kadehlerde
elimizin, gözümüzün yettiğinceydi aslında sevdamız
ama biz onu hep sonsuza yorumladık kendi dilimizce
kendi kendimize yettiğimizce

şimdi kim giden
kim kalan
sevdamıza zincir vursak
kalır mı bizimle?