Kadın Gibi Erkek Olmaz Olsun!

Sanıyorum kadınların tamamına yakını çok uzakta bir yerlerde yaşayan bir erkeği bekliyor. Çok yakışıklı, çok seksi, çok romantik, çok duygusal, çok düşünceli vs. vs. vs. özelliklere sahip bu adama henüz ulaşan olmadı ama en azından bekleniyor bu adam, yaşadığına inanılarak bekleniyor hemde.

Dediğim gibi bu adamı henüz gören olmadı, her hangi bir arama, sms, bir tweet alanda olmadı, en azından bana ulaşan böyle bir şey yok.Yani anlayacağınız bekliyoruz kadınlar olarak bir hayali, elimizde olanlarla yetinmeye çabalarken bile bekliyoruz onu. Çoğu kadın o nedenle arada karşısına çıkanlarla flörtleşmekten geri durmuyor belkide beklenen odur diye. 

Bu adam karşımıza çıkmadığı içinde, farklı sistematiklere sahip olduğumuz hayatımızın içindeki, kıyısındaki, köşesindeki erkeklere bizden parçalar yerleştirmeye çalışıyoruz, bu çaba onları daha iyi hale getirecek sanıyor ve fikrimce sandıkçada yanılıyoruz. Onlardan bizim kadar hassas olmasını, bizim kadar çaba sarf etmesini, bizim kadar ince ve ayrıntılı düşünmesini bekliyoruz, yani onların doğalarına aykırı davranmalarını bekliyoruz. Erkek dediğin metabolizma daha ayrıntısız, daha soğukkanlı, daha direk bir varlık, yaradılışları bu yapacak bir şey yok ama biz bunu bir türlü kabul edemiyoruz.

Ki kadın kendi gibi olan, her ayrıntıya takılan, ince düşünen, kendi gibi çoğu zaman her şeyi tasarlamaya alışan kız arkadaşlarına bile çoğu zaman katlanamaz ve onlardan köşe bucak kaçmaya çalışırken hayatındaki adamı neden kendine benzetmeye çalışır bunu da pek anlamıyorum. Kendimize benzeyen bir varlıkla mutlu olacağımızı kafamıza kimin soktuğu sorusu da hala bir yerde muallakta duruyor içimde. 

Erkek dediğin varlıktan bu kadar çok şey beklemek sadece yalnızlık sözleşmesinin altına sağlam bir imza atmak bence, onları bizim için değerli yapan aslında bizden farklı olmaları. Bazen hiç bir şey söylemeden bakıp kalmaları mesela ya da romantik anların bazılarında kahkahaları ile bizi birden gülme krizine sokmaları, bizim olaylara karşı ayrıntılı tavırlarımızla kızışan ortalığı düz tavırlarıyla sakinleştirmeleri onları erkek yapan şey. Daha bir sürü sayılacak ayrıntı var, onlar bizim gibi değiller, bizim gibi olsalardı hayat her iki taraf içinde çekilmez olurdu bence.

Bir birbirimiz için yaratıldık, iki farklı cinsiyet olarak kadın ve erkek, birbirine benzemeyen ama bu haliyle birbirini tamamlayan iki farklı cinsiyet, inanın o hayalini kurduğunuz size benzeyen ve uzak bir yerlerde yaşayan adam gelse bugün yanınızdaki adamı deli gibi özlersiniz.

O yüzden kabul edin farkları ve yaşayın yaradılış sebebinizi.

Seda Mete




Romantik Komik!

Hem romantik olmak istiyorum hem komik! Bir yanım aşktan çok mutlu olsun istiyorum, bir yanım kırsın geçirsin ortalığı kahkahadan ve sanıyorum bu halim tamamen fazla romantik komedi filmleri sevmekten ve izlemekten oluştu.

Aslında işin şakası bir yana, böyle kadınlarla karşılaşmaya başladım ben, hayattan sürekli mutlu sonlar bekleyen, incinmek ve incitilmek istemeyen kadınlarla, onlara kimse hayatın böyle bir şey olmadığını anlatmamış maalesef ya da anlatmışlar ama onlar bir kulaklarından alıp o söylenenleri diğer kulaklarından serbest bırakmışlar.
Bekliyorlar ki beyaz atlı prensleri bir gün onlar belediye otobüsü beklerken durakta arabası ile durup alıversin onları (araba tabi at mı kaldı bu devirde arkadaşım) ya da onlar sevgililerine doğru yürürlerken bütün arabalar, insanlar dursun hatta zaman dursun istiyorlar hatta utanmasalar arkaya fon müziği bile isteyecekler. Erkekler hep sandalyelerini çeksin, hep sigaralarını yaksın, hep iltifat etsin, hep çok sevsin, çok iyi sevişsin, çok iyi olan her şeyi yapsın istiyorlar. Yani anlayacağınız romantik komedi filmlerinden uyarlanmış bir hayata beklenti duyuyorlar, fakat unutuyorlar o filmlerin sadece iyi birer senaryo ve kurgu bileşkesi olduğunu.

Bu sandalye çekme, sigara yakma, iltifat etme işleri biz kadınlara kalsaydı çok iyi bir süreklilik kazandırırdık bütün bu durumlara. Ne de olsa her birimizin içinde gelişmiş ya da gelişmemiş birer geyşa yatıyor, o geyşa kah bazen derin derin uyuyor kah dimdik ayakta duruyor. Bir genelleme yapmak gerekirse erkekler bizim takıldığımız ayrıntıların üstünü çizip dümdüz devam ediyorlar hayatlarına, bizde o ayrıntı bu ayrıntı gezerken kaçırıyoruz hayatın tadını bize kalan dilimizin üstünde kekremsi bir tat oluyor nerdeyse her seferinde.

Bu durumda siz siz olun o romantik komedilere çok takılmayın, hayat zira iyi sonlardan pek haz etmiyor genellikle. Sinemadan çıkın filmin etkisini en fazla 2 saat daha yaşayın sonra kendinizi ışınlayın gerçek hayata, ışınlayın ki incinmeyin, incinmeyin ki incitmeyin...

Sonuç olarak hatunlar, hayatınız boyunca iyi seyirler dilerim…!

Seda Mete