Konuşa-bilemiyoruz!

Ne çok konuşmuyoruz, hiç birimiz içimizdekileri dillendirmiyor, dillendiremedikçede anlaşılamıyoruz. Neden diye sorsanız buna kimsenin akıl içeren bir cevap vereceğini zannetmiyorum, sanki yasaklı bir şey gibi konuşmak, fikirlerini beyan etmek, içindekileri söylemek. Herkesin aslında söyleyecek o kadar çok şeyi var ki, birine dokunsan bin ahh kesin işitirsin ama kimse "ahh" larını sormadan ortayada dökmez.

Aslında ancak konuşulursa çözülebilecek bir sürü problemimiz var. İkili ilişkiler dialog eksikliklerinden bir sabun gibi eriyip gidiyor, arkadaş ilişkilerimizde aslında nerdeyse kimse gerçek düşüncelerimizi bilmiyor, hep etrafımızdakilerin, çevremizin söylediklerini ya bir kafa hareketiyle ya bir tek "evet" kelimesi ile onaylayıp devam ediyoruz.

Ben konuşamamamızın sebebi olarak bir tek şey görüyorum. Bir çok konuda olduğu gibi bastırılıyoruz, bastırılmaya izin veriyoruz, hissettiklerimizi söylersek dışlanmaktan korkuyoruz. Dışlanmak bizin en büyük korkularımızdan biri, herkes, herkesle aynı şeyi düşünüyormuş gibi yapıyor, bunu yaptıkça konuşacak birşeyde kalmıyor. İki cümlede tükeniyor söyleyeceklerimiz, söyleyeceklerimizi bile başkaları belirliyor.

Karşılıklı doğru düzgün sohbetler yapabildiğimiz, derdimizi sıkılmadan, kasılmadan, bastırılmadan anlatabildiğimiz, kendimizi kendimiz gibi ifade edebildiğimiz günler gelir mi bilmiyorum ama ben bir umut o günleri bekliyorum.

Seda Mete

1 yorum:

Turnusoul dedi ki...

Birbirine temas eden insanlar ve onların bazıları -belki senin gözlemlerine göre bir çoğu- için geçerli olabilir bu haller. Ancak, ne kadar uzaksak, ne kadar temas dışıysak o kadar da konuşuyoruz aslında. Hem de epey fazlasıyla, aşırıya varan şekilde yapıyoruz bunu.

Yakın olmanın, rahatlık içinde ve içtenlikle konuşabilmek karşısında bir açmazı olduğu kesin. Bu yönüyle bence haklısın.