Mektup

Canım arkadaşım,

Sana o senin söz ettiğin aşklardan var demeyi bende isterdim. O öğlen saati keyifle içmeye başladığımız çayların boğazımızda düğümlenmemesini, bana öyle gözlerindeki şaşkınlık ifadesi ile bakıp kalmamanı, hatta gözlerinin içinin gülmesini isterdim.

Ama ben bizzat bir insana günlerini, yetmedi aylarını, yetmedi yıllarını verdikten sonra, “bizim bir olurumuz yok, ben artık o heyecanda değilim, zaten hiç başlamamalıydık” cümleleri ile kendine resmen silkelenerek gelmeye mecbur bırakılmış biriyim, Bizzat başka biri ile olabilmek için, yukarda bizi yaratmış yüce varlığa yalvarmış ama yine kendi içinde tıkanıp kalmış biriyim.

Senin içinde yazdığın o güzel aşk hikayelerinin birini yaşadığını zannetmiş bir salağım hatta ben. Uykumdan uyanalı çok olmadı, hatta aslında uyanık mıyım ondan bile emin değilim. Ama bu devirde kadın ve erkeğin bir araya geldiği yerlerde, öyle samanlıklar seyran olmuyor arkadaşım, öyle bir insanın göğsüne yatıp eli göğsüne gitmeden uzun uzun saatler geçirilmiyor. Artık bir sekstir geliyor, sevişmelere bile zaman kalmıyor arkadaşım, maalesef olaylar hem erkek tarafında hem kadın tarafında sadece iki bacak arasındaki organ mesafesine indirgenmiş durumda. Her iki taraf topluluklar içinde birbirini suçlayan sohbetler içinde ancak, kimsenin artık o senin içinde yarattığın aşk hikayelerini yaşatası yok.

Üzgünüm arkadaşım; sana, tüm yaşamak istediklerinin gerçek olduğunu, bir gün onları gerçekten yaşayacağını, o aşkın çat kapı geleceğini söylemeyi bende isterdim. Ancak artık bende “AŞK” a dair umudunu yitirenler kervanına eklendim.

Sana umudunu kaybetme demek istiyorum ama dilim damağım kuruyor, aklım bana izin vermiyor. Sen yine de bütün dediklerimi kulağına küpe et ama bildiğin gibi yaşa arkadaşım…

Sda

Hiç yorum yok: