En Uzun Podyum Beyoğlu!


Uzun bir podyumun başından dalıyorum caddeye, caddenin başında Kızılkayalar, Burger King karşılıyor beni ve daha bir çok karnımı doyurmam lazım, tatlı tıkınmam lazım mekanları...

Uzun bir podyum burası, giyinen, giyinmeyen, şıkı, rüküşü, erkeği, kadını herkes burda, yarım kalıyor aklım bazen bu kalabalık karşısında...

Severim ben Beyoğlu'nu diyorum her buraya her ayağım vardığında istediğim yerde istediğim şeyi yapma lüksünü verir Beyoğlu bana, ister bilindik mekanlarda geçer günün, ister sokak arası kahvelerinde sohbetle, ister meyhanede rakı masası, ister barda elma votka eğlencesidir Beyoğlu...

Ama en önemlisi uzun bir podyumdur aslında Beyoğlu, kiminin kendini göstermek gibi bir niyeti yortur, tek derdi istediği gibi bir gün geçirmektir, kimi sadece kendini gösterebilmek için atmıştır kendini sokağa.

bense; seviyorum kahvemi içerken insanları izlemeyi, ne çok konu çıkıyor karalamam için bir bilseniz belki bir gün Beyoğlu Hikayeleri olarak çıkacaklar karşınıza bir kitapçı rafında belli mi olur?

Seviyorum Danışment Geçidinde ki Mustafa Abide kahve içmeyi, Ara Cafe'de Çökertme Kebabı yemeyi, Çukurcuma'ya doğru salınmayı, Nevizade'de bira içmeyi, Alem'de rakı masası kurmayı, seviyorum ben burda nefes almayı... Hatta podyumda yürüyenlerden biri olmayı, elim kolum Atlas Pasajından, Terkostan aldığım torbalarla dolu iken kahve molası için yer aranmayı...

Bu İstanbul'un en uzun podyumunda bir kitabın ön kapağını hazırlıyor olma varsayımını seviyorum en çok belki de! Sanırım ben en çok İstanbullu olmayı seviyorum!

Hiç yorum yok: