Ben aşkı yazmayı beceriyorum ama yaşamayı beceremiyorum, evet evet o
beceriksiz benim…
Diyorlar ki bana ağırdan sat kendini, ağırdan bile olsa satılacak bir şey
miyim ki ben, aşkım karşı tarafa pazarlanacak bir şey mi?
Hayatta en başarısız olduğum şeylerden biridir zaten duygularımı
gizleyebilmek, bunu konu ne aşk olduğunda, ne kızgınlık olduğunda, ne kırgınlık
olduğunda, anlayacağınız hissettiğim hiçbir şeyi gizlemeyi becerebilmiş biri
değilim ben…
Ama konu aşk mertebesine ulaştığında ne hissettiysem tamamen o oluyorum, yani
birazda olsa rol kesemiyorum, içimde ki her şeyi ama öyle başkaları gibi “söyle
gitsinler” ile değil, yapamayacaklarımı dilime dolayarak değil, gerçekten
hissederek, gerçekten ortaya koyarak yaşıyorum... Ve işte çevremden en çok bu
konuda fırça yiyorum, diyorlar ki “ağır ol”, “duygularını belli etme”, “o
söylesin sen dinle, konuşma”, “elini tutması için bile süründür”, “aman sakın ha
sevişme”… Onu yapma, bunu etme, söyle söyleme derken işte bana gelenler geliyor
ve içimdeki kedi tırnaklarını çıkarıp karşı tarafa saldırıya geçiyor…
Şimdi ben bana bu söylenenlerin hepsini karşımda aşkından delirdiğim adam
dururken yapacağım öyle mi? Göstereceğim ama elletmeyeceğim öyle mi? Ağzıma,
elime, koluma hatta gönlüme kelepçe vuracağım öyle mi? Ve tüm bunların
karşılığında karşımdaki adamı gerçekten elde edeceğim. Peki tüm bunların
sonunda ben nasıl ben gibi hissedeceğim, o karşımda ki adam beni nasıl
tanıyacak, sonradan gerçek ben olunca şöyle bir uzaklaşıp baktığında gördüğü
şeyi yadırgamayacak mı?
Tüm bunları düşünürken, hatta dillendirirken karşımdaki ses diyor ki,
“bak ancak mutlu sona böyle ulaşabilirsin”… Mutlu son? Nedir o
mutlu son? İşte o mutlu sonun adı “evlilik” mutlu ama son olan
bir şey o, neden son, neye son işte burada bende film kopuyor, kafamda ki
soruların yerine değil tam yanına oturuyor bu sorular, çık Seda işin içinden
çıkabilirsen.. Mutlu bir evlilik için pardon mutlu bir son için karşımda ki
adama hissettiklerimi belli etmemem yani ben olmamam gerekiyor öyle mi?
“ Yerim ben böyle sonu” diye parlıyor içimdeki kadın!!!
Ama Seda ama diye devam ediyor karşımdaki ses ama ne fayda Seda orda kayışı
koparıyor!
Şimdi gelelim sadede, ben aşkımı hiç ağırdan ya da hafiften satılacak bir şey
gibi görmedim, ne kendimi ne hissettiklerimi karşı tarafa oyunlar ile sunmadım.
Bu güne kadar çok incindim, hatta bilmeden yanlış anlaşıldım belki de ama
yaşadıklarımın da hissettiklerimin de hep arkasında durdum… Sevdiysem sevdim,
bittiysem bitti…
İşte aslında tek isteğim, bir gün gözlerimi en derin uyku için kaparken
Seda’ya aferin diyebilmek, ne hissettiyse onu yaşadığı için, oyunlar ile kendini
yormadığı için, aşkı da acıyı da paşalar gibi yaşabildiği için, belki o Seda
“mutlu son” a ulaşamayacak ama yine de mutlu ölecek zamanı geldiğinde…
Benim gibi yapın demiyorum ama elimde değil aşka, duygulara, oyun
karıştıranlardan da pek haz edemiyorum, çünkü biliyorum ki hayat en güzel kendin
olduğunda yaşanıyor…
Ve biliyor musunuz konu aşk değil ne olursa olsun, başkası gibi olmaya
çalışmaktan daha kolaydır kendin olmak!
Seda Mete
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder